28 Mayıs 2008 Çarşamba

...Sürpriz...


Ne parada ne pulda aklım hep sende
Yanımda ol yeter gözüm yok yükseklerde
Bir kerecik vapura binip
Bir çay içsek
Martılara simit atıp
Biraz dertleşsek
Bir kibrit çaksana
Çak çak çaksana
Yıldızlar kayarken bize
Bir dilek tutsana
Bir güzellik yapsana
Elaleme inat kalkıp elimden tutsana
Sürprizzzz
Adımızı göklere yazdırdım
Aşkıda arasına kondurdum
Üstüne yıldız çaktırdım
Sürpriz sürpriz sürpriz aşkımm
Gülben Ergen

25 Mayıs 2008 Pazar

Mimlendim..

Sevgili Muko beni mimlemiş, Mimin konusu, "hayatta saygı duyduğun üç kadın" eş, dost, akraba, anne, abla olmayacak..



****



Aslında bu konuyu çok düşündüm, hayatlarını okuyup örnek aldığım çok kadın oldu fakat böyle sorunlunca açıkcası hangini seçeceğimi şaşırdım, içlerinden eleme yaptığım uzak-yakın tarihte yaşayan saygı duyduğum 3 kadını yazıyorum hayatlarıyla birlikte.. (bu 3 kadın eş, dost, akraba, anne, abla şeklinde basit bir soru olsaydı cevaplamak daha basit olucaktı..:))

****

İlk örnek aldığım kadın ''Nene Hatun'' savaşta kahraman gibi savaşmış bir kadın olarak hayatını örnek aldım her zaman..

Nene Hatun (d. 1857- ö. 22 Mayıs 1955) 93 Harbi olarak da anılan 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Erzurum'daki Aziziye Tabyası'nın savunulmasında kahramanca çalışarak adını tarihe yazdıran Türk kadınıdır. Aziziye savunmasına 20 yaşlarında genç bir gelinken, küçük yaştaki oğlunu ve 3 aylık kızını evde bırakarak katılmıştır.
Nene Hatun 1857 yılında Erzurum'da doğdu. 1877 yılında 8 Kasım9 Kasım'a bağlayan gece, Osmanlı vatandaşı olan Ermeni çeteleri Erzurum'un Aziziye Tabyası'na girmeyi başarmışlardı. Tabyayı koruyan Türk askerlerini uykuda yakalayıp kılıçtan geçirdiler. Bu sırada arkadan gelen Rus askerleri ise hiçbir zorlukla karşılaşmadan tabyayı ele geçirdiler. Baskından yaralı olarak kurtulan bir er haberi Erzurumlulara ulaştırdı. Sabah ezanından hemen sonra "Moskof askeri Aziziye Tabyası'nı ele geçirdi" şeklinde minârelerden Erzurum halkına haber verildi. Bu haberin ardından Erzurum halkından silahı olan silahını, olmayanlar ise balta, tırpan, kazma, kürek, sopa ve taşları ellerine alarak Tabya'ya doğru koşmaya başladılar. Koşanlar arasında, erkeği cephede çarpışan Nene Hatun da vardı. Ağabeyi Hasan bir gün önce cepheden yaralı olarak gelmiş ve kollarında can vermişti . Nene Hatun üç aylık bebeğini emzirdikten sonra, "Seni bana Allah verdi. Ben de Ona emânet ediyorum." diyerek vedâlaştıktan sonra bir kaç saat önce ölen ağabeyinin tüfeğini alarak sokağa fırlamıştı.
Erzurumlular, ölüme gittiklerini bildikleri halde, Aziziye Tabyası'na doğru koşuyordu. Tabyaya yerleşmiş olan Rus askerleri, gelenlere yaylım ateşi açtı. Ön sıradakiler o anda şehit oldular. Arkadakiler, geri çekilmek yerine daha bir kararlı ve hızlı olarak ileri atıldılar. Demir kapılar kırılıp içeri girildi. Göğüs göğüse bir savaş başladı. Mükemmel silâhlarla donanmış Rus ordusu, baltalı-tırpanlı, taşlı-sopalı halk karşısında yarım saat tutunabildi. 2300'e yakın Rus askeri öldürülüp, Tabya geri alınmıştır. Türk tarafında ise 1000 kadar şehit verilmiştir.
Nene Hatun o günleri özetle şöyle anlatmıştır:
Ağabeyim Hasan cepheden ağır yaralı olarak bir gece önce eve gelmişti. Bir yandan ona bakarken, bir yandan da 3 aylık çocuğumu emziriyordum. Kardeşim o gece kollarımın arasında öldü. Sabaha karşı minarelerden 'Moskof Aziziye'ye girdi' diye haykırışlar başlayınca, kardeşimin alnını öpüp, 'Seni öldüreni öldüreceğim' diye and içtim. Yavrumu Allah'a emanet ettikten sonra, ağabeyimin tüfeğini ve satırımı alıp dışarı fırladım. Sel gibi Aziziye'ye akıyorduk. Tabyanın mazgallarından düşman ölüm yağdırıyordu. Düşmanda iyi silah vardı, bizde de iman. İleri atıldım. Dadaşlar arasına karıştım. Satırım durmadan kalkıp iniyordu.
Tabya'nın geri alınmasının ardından, aralarında Nene Hâtun'un da bulunduğu yaralıların tedâvisine başlandı. Fakat bu sırada Nene Hâtun yaralı olmasına rağmen diğer yaralıların tedavisini yapmak için çalışmıştır. Nene Hâtun bu özverisiyle tanınıp, saygı ile sevilmiştir.
Nene Hatun'un vatan için gece başlayan mücâdelesi, tüm düşman Erzurum'dan kovuluncaya kadar devam etti. Erzurum'un her karış toprağında cephâne taşıyarak, yaralılara hemşirelik yaparak, yemek pişirerek, su dağıtarak, hizmetten hizmete koşarak destanlaştı. Gazi Ahmed Muhtar Paşa'nın zaferinde Nene Hâtun'un ve onun vatan aşkını paylaşan bütün insanların da payı vardı.
Ölümünden bir yıl önce kendisini ziyaret eden NATO'da görevli Amerikalı subayın bir sorusuna: "Ben o zaman gereken şeyi yapmıştım. Bugün de gerekirse aynı şeyi yaparım" cevabını vermişti. 1955 yılında yılın annesi seçilmiştir. 98 sene yaşadığı Erzurum'da 22 Mayıs 1955'de zatürre hastalığından dolayı 98 yaşında vefat etmiştir. Nene Hatun, kurtuluş mücadelesini verdiği Aziziye Tabyası'na defnedilmiştir. Türk Kadınlar Birliği tarafından ölümünden 3 ay önce yılın annesi seçilmiştir. == Yaşamımızı bu gibi kaharamanlara borçluyuz. ==

Kaynak: vikipedia

****

İkinci örnek aldığım kadın ''Hürrem Sultan'' belki tarihte adından hoş söz edilmiyor ama bence çocuklarını yaşatmak için bir hanedanlığa kafa tutmayı başarabilmiş tek kadın kendisi..

Hürrem Sultan, (1506 - 1558) Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi ve Osmanlı tarihinde önemli roller oynamış bir sultandır. Bir Osmanlı padişahıyla nikahla evlenmiş tek kadın olarak bilinir. Leh asıllı Yahudi bir ailede doğan Hürrem Sultan'ın asıl adı Roxelanne'dı (Anastasiya Lisowska). Güzelliği nedeniyle küçük yaşta 1520 tarihinde bugünkü Ukrayna sınırları içinde bulunan Rohatyn şehrinden kaçırılmıştır. (Bölge 1184-1939 yılları arasında Polonya Krallığı sınırları içersinde bulunuyordu. Daha sonra Kırım Hanı tarafından Osmanlı sarayına sunulan Hürrem Sultan, sarayda özel bir eğitim gördü. Dişiliği, zekası ve becerisi ile padişahın dikkatini çekmeyi bildi. Harem kadınları ve saray ileri gelenleri arasında da kendine yer edindi.
Hürrem Sultan saraya geldiğinde Kanuni'nin cariyelerinden biri olan Mahidevran Sultan'dan Mustafa isimli bir oğlu vardı. Mustafa zamanla çok sevilen bir şehzade haline geldi. Mustafa'nın Kanuni'den sonra padişah olmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Bu da Mahidevran Sultan'ın Valide Sultan olacağı anlamına geliyordu. Oysa Hürrem Sultan her bakımdan Mahidevran Sultan'ın önüne geçti ve Kanuni'nin güven ve sevgisini kazanarak onun nikahlı eşi oldu. Bazı kaynaklar çeşitli entrikalar uygulayarak 16. yüzyıl Osmanlı tarihini olumsuz yönde etkilediği iddia ederler. Kızı Mihrimah Sultan'ı Vezir-i Azam Rüstem Paşa ile evlendirerek Vezir-i Azam'la bir ittifak oluşturdu. Kanuni, yeniçeriler tarafından çok sevilen oğlu Mustafa'yı kendisini tahttan indirmeyi planladığı inancıyla öldürttü. Hürrem Sultan'ın Kanuni'yi bu kararda etkilediği inancı yaygındır. Şehzade Mustafa'nın öldürülmesinden sonra Mahidevran Sultan iyice gözden düştü. Yaşamının büyük bir bölümünü fakir olarak oğlunun mezarının bulunduğu Bursa'da geçirdi. Ancak Hürrem Sultan'ın ölmesinden sonra Hürrem Sultan'ın oğlu padişah II. Selim Mahidevran Sultan'a maaş bağlattı ve oğlu Mustafa'nın türbesini yaptırttı.
Devlet yönetiminde etkili olan Hürrem Sultan, İran savaşını destekledi. Ruslar ve Lehlerle barış içinde yaşanılmasını sağladı. Bu dönemde Ruslar Kazan ve Astrahan Hanlıklarına hakim olup doğuya doğru yayılmaya başladılar. Tüm bunlara rağmen, eşi Kanuni Sultan Süleyman'dan önce 52 yaşındayken öldü ve oğlu II. Selim'in tahta çıkışını göremedi.Cenazesi İstanbul'da Süleymaniye Camii haziresindeki Hürrem Sultan Türbesi'ne gömüldü.

Kaynak; Vikipedia

****

3. örnek aldığım kadın ise ''Hz. Hatice'' dir, kendisi bir peygamber eşi olabilmiş ve bunu taşıyabilmiş nadir kadınlardan biridir..

Hatice Muhammed ile evlendiğinde 40 yaşında idi. Babasının adı Hüveylid, annesininki Fatıma'dır. Hatice'nin amcazadesi ise Varaka Bin Nevfel'dir. Muhammed'in soyu baba tarafından Kusay, anne tarafından Lüey sülâlesiyle birleşmektedir. İslam öncesi devrinde lâkabı Tâhire idi.
Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak milâdi 555 olabileceği tahmin edilmektedir. Kureyş kabilesindendir. Daha önce iki kez evlenmiş ve ikinci kocasının ölümünden sonra kendi adına ticaret yapacak bir adam görevlendirmeyi adet edinmişti.
Şam'a gönderdiği kervanların birine başkan olarak güvendiği Muhammed'i tayin etmiştir. Normalde bir kureyşliye ödenen miktarın iki katını vermiştir. Hatice bir gün rüyasında gökteki ayın hanesine girdigini ve daha sonra koynuna girdigini görmüş rüyasını kuzeni varakayla paylaşmış ve kuzeni gelecek olan son peygamberin eşi olacagını müjdelemiştir. Kervanın dönüşünde Muhammed'in yanında bulunan Hatice'ye ait köle, Muhammed'in iki tarafında iki melek gördügünü söylemiş Hatice de bu olaydan önce gördügü rüyayı hatırlamış, Muhammed'in gelecek olan son peygamber olduğunu anlayıp evlenme teklif etmiştir. Muhammed'in bu teklifi kabul etmesiyle evlenmişlerdir. Mehir olarak 20 dişi deve Hatice'ye verilmiştir.
Hatice'nin Muhammed'den iki oglu ve dört kızı toplam 6 çocuğu olmuş fakat erkek çocuklarının ikiside küçük yaşta vefat etmiştir. Mutlu ve ahenkli bir evlilikleri vardı ve hiç bozulmadı. Hatice Muhammed'e hem eş hem iyi bir arkadaş hem de danışman olmuştur. İlk müslüman kadın olmuş ve eşini hiçbir zaman yalnız bırakmamıştır.
619 yılında vefat ettiğinde yaklaşık 65 yaşındaydı, Muhammed onu hiçbir zaman unutmadı her daim ondan onun ahlakından bahsetti. Hatice vefat edene dek Muhammed'ın ilk , tek ve en sevdiği eşi olmuştur.


Kaynak; Vikipedia

****

Ben soruları bu şekilde anladım ve cevaplamaya çalıştım, sanırım bende birilerini mimleyeceğim, bende Ülkü, ArdaVerda ve Sakış 'ı mimliyorum, Kolay gelsin arkadaşlar ve ayrıca Muko'cuğum teşekkürler canım..

20 Mayıs 2008 Salı

Kıraç - Zaman

Zaman akıp gidiyor dur demek olmaz
Sarılıp da geçmişe avunmak olmaz
Ne sen kalırsın ne de ben bu dünyada

Umudun kaybedip pes etmek olmaz

Bir kez olsun çevir yüzün bak şu toprağa

Her gün bir çiçek açıyor diyor merhaba

Bütün geceler mecbur varır sabaha

Umudun kaybedip pes etmek olmaz

Gönül isterdi ki hep iyi olsun çok iyi olsun

Bütün acılar bitip her an hoş olsun

Ama ne yaparsın insanoğlusun

Acı olmayınca tatlı da olmaz

18 Mayıs 2008 Pazar

Sobelendim..

Sevgili arkadaşım Ülkü tarafından sobelenmiştim bundan 3 hafta kadar önce, biliyorum çok geciktim fakat Ülkü 'nün beni affedeceğini düşünerek geçte olsa cevaplıyorum.. :))

A: Ailem (benim herşeyim)

B: Bilgisayarım (o'nun sayesinde bir çok şey öğrendim)

C: Cam güzelim (kendisi çiçeğim olur, ona bu adı taktım)

Ç: Çalışmak (istiyorumm :S)

D: Defterim (küçük notlarımı düştüğüm küçük defterim)

E: Evim (kendimi güvende ve rahat hissettiğim tek yer)

F: Fotoğraf makinası (dünyada ki tüm güzellikleri kaydedebilen mucize alet)

G: Güzellik

Ğ: --------

H: Herifçem (eşime hitap şeklim:))

I: Işık

İ: İpek

J: Jet (bir adet olsa ne iyi olurd :Pp)

K: Kitap (okumayı seviyorum)

L: Lekeler (çıkmak bilmiyorlar)

M: Mustafam (bi tanecik oğlum)

N: Nane

O: Olmak yada olmamak (işte bütün mesele bu :p)

Ö: Örgü (yapmaktan hoşlandığım hobim)

P: Para (olmadan olmuyor ne yazik ki)

R: Radyo (arada sevgili Karınca forumda yayın yaptığımız amatör radyomuz)

S: Sevgi Kelebeği (eşimin bana hitap şekli)

Ş: Şeker (kuşumuz)

T: Türkiye (izine giteyi iple çekiyorum)

U: Umut

Ü: Üzüntü

V: Vefaat

Y: Yalan (nefret ederim)

Z: Zaman (ne yazik ki çok çabuk geçiyor:S)

Huu açıkcası çok zorlandım sanırım şimdi ben bir kaç arkadaşımı sobeleyeceğim, bendeee sevgili Selma sevgili Beyhan sevgili Muko 'yu sobeliyorum..

Yazlık Yelek (gidişat - 2)

Yeleğimin gidişatı hiç iyi değil şu an için, oğlumun sabotajına uğradım, tığımı kırdı ve ben zamansızlıktan bir tığ almaya gidemedim..

Oysa ki arkayı bitirmiş önün birinide yarılamıştım..
İşte yeleğimin son halleri..


Biten ve ütüyle şekil alan yeleğin arka kısmı..


Henüz yarılısını yapabildiğim önün biri..

Bende yelekle aynı anda başladığım fakat tığım kırılana kadar ağırlık verdiğim yeleği tığ alana kadar bir kenara bırakıp modeli sevgili Ülkü'ye ait olan ve sevgili Eda'nın ev sahipliği yaptığı''Bluz ör'' etkinliği için ördüğüm bluzun aynını fakat ajur ağırlıklı olmak kaydıyla örmeye devam ediyorum, şimdilik güzel gidiyor..


Bakalım bitince nasıl görünücek tamamen uydurma bir şey oldu..

9 Mayıs 2008 Cuma

Klip

Klibi izleyebilmek icin "Gemi" yazisina Tiklayin..!

Melek




BİR ZAMANLAR

doğmak üzere olan bir çocuk varmış. Ve dünyaya gideceği gün Allah'a sormuş:

"Bu kadar küçük ve korunmasızken dünyada nasıl yaşayacağım?"

Allah "Meleklerimin arasından senin için bir tanesini seçtim. O seni bekliyor olacak ve seni hep koruyacak." diye cevap vermiş.


"Ama lütfen söyle bana, burada Cennet' te hiçbirşey yapmadan şarkı söylüyor ve gülümsüyorum, ben böyle çok mutluyum."

"Senin meleğin de sana şarkılar söyleyecek ve sana hergün gülecek. Sen de o meleğin sevgisini hissedeceksin ve mutlu olacaksın."

"Peki insanlar benimle konuştuklarında ben onları nasıl anlayacağım, ben onların dilini bilmiyorum ki."

"Meleğin sana dünyadaki sözlerin en güzelini ve en tatlısını söyleyecek, ve görebileceğin en büyük sabır ve ilgi ile sana konuşmayı öğretecek."

"O zaman seninle konuşmak istediğim zaman ne yapacağım?"

"Meleğin senin ellerini birleştirecek ve sana dua etmeyi öğretecek."

"Duydum ki dünyada kötü insanlar varmış. Beni kim koruyacak?"

"Merak etme, meleğin seni hayatı pahasına dahi olsa savunacak."

"Ama ben seni göremeyeceğim için çok mutsuz olacağım."

"Meleğin sürekli sana benden bahsedecek ve sana bana nasıl tekrar ulaşabileceğini anlatacak, ama beni göremesen de ben hep senin yanında olacağım."

Tam o esnada Cennet'te ki huzur ortamına dünyanın homurtuları karışmaya başladı. Dünyaya gitmek üzere olduğunu anlayan çocuk aceleyle son sorusunu sordu:

"Peki Allah'ım şimdi gitmek üzereyim, lütfen bana o meleğin ismini söyler misin?"

"Meleğin ismi önemli değil, sen ona 'Anne' diyeceksin."

Anonim

8 Mayıs 2008 Perşembe

Yazlık Yelek (gidişat)

Yeleğimin son hali, etek kısmı çok zevkle ilerledi hatta bu kadar çabuk ilerlemesine şaşırdım, ama file kısmı o kadar zevkli gelmedi hatta hiç bitmeyecek sandım..



File kısmı bu şekilde devam etti, sıkıcı geldi fakat azimle devam ettim, belkide isteksiz yaptığım için pek düzgün olmadı..



File kısmıda bitti nihayet ve roba kısmına geldim, file kısmı sıkıcıkydı derken roba kısmının hiç ilerlemdiğini fark ettim, neyse arka kısmı doğal olarak geniş olduğu için sıkıcı gelmiş olabilir, birde elimde çok fazla kaldı ilerledikçe düzgün gelmemeye başladı umarım bitince bu bıkkınlık biter..


Bittiğinde nasıl görünücek merak içersindeyim, örgüye devam, ha gayret önleri kaldı..:))

5 Mayıs 2008 Pazartesi

Pastane Açması


Malzemeler; Bir tepsi icin;
2 su bardagi süt
2 cay bardagi siviyag
2 yumurta 3. yumurtanin aki (sarisi üzerine sürülecek)
3 corba kasigi seker
3 cay kasigi tuz
1 küp maya
Alabildigi kadar un
Yapilisi;
Ilik süt,maya,seker,tuz,yumurta,siviyag ilk önce karistirilir,sütlü sivi,yogurma kabina konur,alabildigince un konularak,kulak memesi kivaminda bi hamur hazirlanir ve hamur kabarmaya birakilir (ben bir bucuk saat kabarttim) kabaran hamurdan elma büyüklügünde parcalar koparilip,elde yuvarlanan hamur 20 cm kadar, uzatilir,enine yassitilan hamurun icersine margarin sürülür,ve iki usundan aksi yönlerde kivirilip yuvarlak sekilde toparlanir ve yaglanmis tepsiye dizilir,üzerine yumurta sarisi sürülür ve önceden isitilmis 170° firinda üstleri ve altlari kizarincaya dek pisirilir..
Afiyet olsun..

Bir KADIN..!


Kücük bir kiz cocuguyken baslar kadinin serüveni, dogasindan vardir evcilik oyunlarinda anne olmak es olmak, bazen calisan kadin olmak, ya ögretmendir yada cocuk doktoru, cocuklugun ve safligin verdigi güzellikle oynar oyunlarini..


Bir zaman sonra büyür, güzellesir, genc bir kiz olmustur artik, sevmek sevilmek, ilk aski tatmak ister, sonra kendince idealler belirler, okumak ve meslek sahibi olmak ister, ve bir gün asik olur..


Sonra büyür ve bir Kadin olur, okulunu bitirir, meslegini eline alir, bu sefer aski ve meslegi arasinda kalakalir, hangisini sececegini bilemez, illa ki birine yogunlasir, ya ardinda kirik bir kalp birakir, yada secer evinin hanimi olmayi, ama tek düsü vardir..


Sonunda düsü gerceklesir ve Anne olur.. Calissada calismasada, anne olur, cünki bir kadinin tek düsü anne olmaktir.. Sevmek, sevilmek ister, korunmak, ilgi duyulmak ister, kadin ne kadar güclü görünsede, kirilgandir..


Bir Kadin, hakkettigi saygiyi ve sevgiyi görmek ister....

Bahar`da


Düsündüm de, bahar benim hayatim´da siradan bir mevsim degilmis, bahar geldiginde güzel heyecanlar yasamam bosuna degilmis, megerse bahar topragin canlandigi, ciceklerin güzelliklerine güzellik katarak actigi, günesin daha bir isittigi, ilik yagmurlarin yagdigi, topragin mis gibi koktugu siradan bir mevsim degilmis benim hayatim´da..



Cünki !



Ben bahar´da sevdim, baharin devami yazda evlendim, hayatimin erkegiyle bir ömürde beraber yaslanmak icin söz verdim..



Ben bahar´da anne oldum, bir kadinin tatmak isteyebilecegi tek duygu anneligi tadtim, baharin kokusunu oglumun kokusu sardi bir anda benim icin 10 yildir baharin kokusu oglum oldu..



Ben bahar´da bu iki döngüyle yasadigimi hissettim..

3 Mayıs 2008 Cumartesi

Oglum 10 Yasinda..

Daha dün dogmustu sanki, ciftli sayili yaslarin ilkini kutladi bugün, bebegim seni cok seviyorum..

Sen benim dünyama gelen en güzel seysin, ve benim bu dünyada yaptigim en iyi sey sensin..

Her zaman mutlu ol bebegim, o gülen yüzün hic bir zaman solmasin, sen benim dünyamsin..

2 Mayıs 2008 Cuma

Yazlik Yelek


Gecenlerde merserize ip aldim ve bu yelege basladim, cok zevkli ve güzel ilerliyor..


Simdilik bu kadar yapabildim, devam ettikce fotograflarini ekleyecegim..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Narish`den sizlerin e-mailinize gelsin... :)